This article discusses “explaining away” arguments in the cognitive science of religion. I distinguish two rather different ways of explaining away religion, one where religion is shown to be incompatible with scientific findings and one where supernatural entities are rendered superfluous by scientific explanations. After discussing possible objections to both varieties, I argue that the latter way offers better prospects for successfully explaining away religion but that some caveats must be made. In a second step, I spell out how CSR (...) can be used to spell out an argument of the second kind. One argument renders religion superfluous by claiming that it results from a cognitive bias and one does the same by claiming religion was a useful evolutionary adaptation. I discuss some strengths and weaknesses of both arguments. (shrink)

There is now a burgeoning literature on evolutionary debunking arguments (EDAs) against moral beliefs, but perhaps surprisingly, a relatively small literature on EDAs against religious beliefs. There is an even smaller literature comparing the two. This essay aims to further the investigation of how the two sorts of arguments compare with each other. To begin with, I shall offer some remarks on how to best formulate these arguments, focusing on four different formulations that one can discern in the literature and (...) that can be applied to both sorts of beliefs. I shall then go on to make a series of comparisons regarding the relative vulnerabilities of moral beliefs and theistic religious beliefs to these four arguments, suggesting that there are a number of respects in which theistic religious beliefs are somewhat less liable than moral beliefs to be undercut by EDAs. (shrink)

I criticize 5 arguments for the conclusion that religious belief is unreliably formed and hence epistemically tainted. The arguments draw on scientific evidence from Cognitive Science of Religion. They differ considerably as to why the evidence points to unreliability. Two arguments conclude to unreliability because religious belief is shaped by evolutionary pressures; another argument states that the mechanism responsible for religious belief produces many false god-beliefs; a similar argument claims that the mechanism produces incompatible god-beliefs; and a final argument states (...) that the mechanism is offtrack. I argue that the arguments fail to make the case for unreliability or that the unreliability can be overcome. (shrink)

Introduction for 'New Developments in Cognitive Science of Religion - The Rationality of Religious Belief' forthcoming with Springer. We discuss the philosophical debate over Cognitive Science of Religion and give an outline of the book.

Bilişsel Din Bilimi (CSR), dini inanç ve uygulamaların nedensel açıklamalarını sağlamayı amaçlayan din araştırmalarına bilimsel bir yaklaşımdır. CSR savunucuları, insan zihninin doğal özelliklerini ve nasıl işlediğini açıklayarak dini inançların oluşumu, kabulü, aktarımı ve yaygınlığı sürecini açıklamaya çalışırlar. Tüm insan kültürlerinde var olan ve son on yılda birçok CSR akademisyeninin dikkatini çeken dini inançlardan biri de öbür dünyaya olan inançtır. CSR araştırmacılarına göre, bu inanç, insan zihninin doğal yapılarına dayanmaktadır. Ölümden sonraki hayata olan inancı, zihinsel araçların işleyişinden kaynaklanan, yansıtıcı olmayan veya (...) sezgisel bir inanç olarak görürler. Ölümden sonra hayata inancın oluşumunu, gelişimini, yayılmasını ve aktarılmasını açıklamak için çeşitli teoriler önerdiler. Ancak bu teoriler arasında, iki teori daha geniş kabul görmüştür, sezgisel düalizm teorisi ve simülasyon kısıtlama teorisi. Sezgisel düalizm teorisi, tüm insanların iki zihinsel araca sahip olduğunu söyler: Sezgisel Biyoloji ve Sezgisel Psikoloji. Sezgisel Biyoloji, ölü bir kişinin karşısına geçip hareket edemediği için artık hayatta olmadığına inanmamızı sağlar. Sezgisel Psikoloji, ölü kişiye otomatik olarak görünmez özellikleri (arzular, düşünceler, inançlar ve duygular gibi) atfetmeye devam eder. Yukarıdaki iki zihinsel aracın aynı anda işleyişi, insan zihnini ölü kişinin bir kısmının önemsiz olduğuna ve fiziksel ölümden sonra kaldığına inandırır. Simülasyon kısıtlama teorisi, tüm insanların çevreden gelen bilgileri işlemek ve dini inançlar edinmek için zihinsel araçlara sahip olduğunu söyler. Zihinsel araçların hiçbiri, kişinin arzularının, düşüncelerinin, inançlarının ve duygularının var olmadığını hayal edemez veya simüle edemez. Bu nedenle ölü kişinin karşısındaki insan zihni, fiziksel ölümünü kolayca hayal etmesine rağmen, kişinin başka bir bölümünün (düşünceler, arzular vb.) Varlığına inanmaya devam eder. Bu teorilerin her ikisi de, öbür dünyaya inancın oluşumunu açıklamada zorluklar ve sınırlamalarla karşı karşıya görünüyor. Bunlar arasında nedensel açıklama yapamama, ölümden sonraki hayata olan inancın doğal ve rasyonel temelleri arasındaki ayrım eksikliği ve öbür dünya inancının doğaüstü temellerini göz ardı etme yer alır. İki teoriden hiçbiri öbür dünyaya inancın oluşumu için yeterli nedensel açıklama sağlamıyor gibi görünmektedir. Her iki teori de zihinsel araçların nasıl işlediğine bağlı olarak öbür dünya inançlarının oluşumu hakkında olası bir hikaye sunmaya çalışır. Ölümden sonraki hayata inanmaya yol açan sürecin yalnızca makul bir hikayesini sunarlar. Bu iki teorinin sunduğu şey, insan zihninin ve araçlarının ve bunların nasıl işlediğinin bir açıklamasıdır (nedensel açıklama değil). Bu, kendi başına, bu aletlerin öbür dünyaya bir inanç ürettiğini açıklamaz. Dolayısıyla ahirete olan inancın zihinsel araçların işleyişinin bir sonucu olduğu iddiası, zihinsel araçlar ile bu inanç arasında nedensel bir ilişki gerektirir. Bu iki teoriden hiçbiri bu nedensel ilişkiyi açıklayamaz ve yalnızca aralarındaki ilişkinin makul bir hikayesini açıklarlar. Dahası, dini inancın rasyonel temelleri ile dini inancın doğal temelleri arasındaki ayrım, ahirete inanmak veya onunla ilişkili bilişsel mekanizmaları tanımlamak için doğal bir köken bulmanın hiçbir şekilde bu inancı reddetmek veya itibarını sarsmak anlamına gelmediğini göstermektedir. Ahirete olan inancın doğal kökenleri hakkındaki bilişsel teoriler bize bu inancın rasyonel mi irrasyonel mi olduğunu gösteremez. Bu açıklamalar ancak (eğer yapabilirlerse) bize bu inancın oluşumunun ve yaygınlığının doğal köklerini gösterebilir. Ayrıca Dinsel inanç karmaşık bir kavramdır. Birincisi, doğal bir kavramdır, bu anlamda insan doğasına dayanır ve insanın bilişsel sistemleri ve zihinsel araçlarıyla ilgilidir. İkincisi, kültürel ve sosyal bir kavramdır, bu anlamda hem kültürel ve sosyal değişimden etkilenir hem de onu etkiler. Üçüncüsü, doğaüstü bir kavramdır, bu anlamda hem vahiy hem de kehanet ve insanın maddi olmayan yönüyle derinden bağlantılıdır. Öbür dünyaya inanç, her üç düzeyde açıklamayı gerektiriyor gibi görünüyor. (shrink)

Our ability for scientific reasoning is a byproduct of cognitive faculties that evolved in response to problems related to survival and reproduction. Does this observation increase the epistemic standing of science, or should we treat scientific knowledge with suspicion? The conclusions one draws from applying evolutionary theory to scientific beliefs depend to an important extent on the validity of evolutionary arguments (EAs) or evolutionary debunking arguments (EDAs). In this paper we show through an analytical model that cultural transmission of scientific (...) knowledge can lead toward representations that are more truth-approximating or more efficient at solving science-related problems under a broad range of circumstances, even under conditions where human cognitive faculties would be further off the mark than they actually are. (shrink)

The cognitive science of religion is a relatively recent attempt to explain religious beliefs using the methods of cognitive science. There has been interest amongst an ever increasing number of scientists, philosophers and theologians as to the impact this research might have on the justification of the religious beliefs themselves. I will examine the impact the cognitive science of religion has upon Alvin Plantinga’s reformed epistemology, which claims that belief in God can be warranted even if it is not based (...) on evidence. Throughout the course of discussion, I shall consider if the cognitive science of religion poses epistemological and ontological problems for Plantinga’s model of theistic belief. I shall claim that the cognitive science of atheism offers a more plausible challenge to Plantinga’s account than the cognitive science of religion. (shrink)

The aim of this dissertation is to create a naturalistic philosophical picture of creative capacities that are specific to our species, focusing on artistic ability, religious reflection, and scientific study. By integrating data from diverse domains within a philosophical anthropological framework, I have presented a cognitive and evolutionary approach to the question of why humans, but not other animals engage in such activities. Through an application of cognitive and evolutionary perspectives to the study of these behaviors, I have sought to (...) provide a more solid footing for philosophical anthropological discussions of uniquely human behavior. In particular, I have argued that art, religion and science, which are usually seen as achievements that are quite remote from ordinary modes of reasoning, are subserved by evolved cognitive processes that serve functions in everyday cognitive tasks, that arise early and spontaneously in cognitive development, that are shared cross-culturally, and that have evolved in response to selective pressures in our ancestral past. These mundane cognitive processes provide a measuring rod with which we can assess a diversity of cultural phenomena; they form a unified explanatory framework to approach human culture. I have argued that we can explain uncommon thoughts in terms of interactions between common minds. This dissertation is subdivided into four parts. Part I outlines the problem of human uniqueness, examining theories on how humans conceptualize the world, and what their mental tool box looks like. Part II discusses the evolutionary and cognitive origins of human artistic behavior. Part III focuses on the cognitive science of religion, especially on how it can be applied to the reasoning of theologians and philosophers of religion. Part IV considers the cognitive basis of scientific practice. (shrink)