Abstract
Zihin–beden problemi felsefenin en köklü ve temel problemlerinden biridir. Köklü geçmişine rağmen probleme getirilen yanıtlar hususunda felsefe literatüründe bütünüyle bir uzlaşımın olmadığını söylemek ise pekâlâ mümkündür. Zihin–beden problemi en basit haliyle şöyle ifade edilebilir: Birbirinden her özelliği ile ayrılan zihin ve beden birbirlerini etkiler mi ve eğer etkiler ise bu etkileşim nasıl olmaktadır? Neredeyse her felsefi mesele gibi, zihin–beden probleminin geçmişi de Antik Grek felsefesine kadar götürülebilir. Ancak söz konusu problem ile ilgili yapılmış detaylı çalışmalar ilk olarak rasyonalist filozoflar tarafından yapılmıştır ve daha sonra empirist felsefeye doğru genişlemiştir. Bu yazıda ilk kesim filozofların, yani rasyonalistlerin, problemi ortaya koyuş biçimleri ve söz konusu probleme getirmiş oldukları yaklaşımlar incelenecektir. Bunu yaparken dört temel rasyonalist filozofun argümanları analiz edilecektir. Daha detaylı bir ifadeyle, bu yazının konusu Descartes’ın, Malebranche’ın, Spinoza’nın ve Leibniz’in zihin–beden problemine sunmuş oldukları çözüm önerilerini incelemek olacaktır. Son kısımda ele almış olduğum dört filozofun felsefi pozisyonlarındaki farklılıklara kısaca değinilecek, zihin–beden probleminin çeşitli implikasyonları ele alınıp güncel felsefedeki problemler ile bağlantısı gösterilecektir.