Abstract
Edebiyat, özellikle roman, toplum için bir ayna gibidir. Roman, hikâye ve şiir gibi edebî eserler, kişisel üretimlerin yanı sıra dönemin sosyal, ekonomik ve siyasi meselelerini de yansıtır. Bu nedenle edebi eserler de sosyolojik kaynak olarak kabul edilebilir. 19. Ve 20. yüzyıl Türk ve Rus edebiyatı, büyük yazarların tüm dünyada ün kazandığı yüzyıldır. 19. Ve 20. yüzyılda Türk ve Rus edebiyatının zirvesi kabul edilen isimler toplumsal konulara kayıtsız kalmamalarının yanı sıra Türk ve Rus toplumunun modernleşme sürecini de eserlerinde yorumlamışlardır. Entelektüeller genellikle bu merkezlerde yoğunlaştıkça, düşünce, bilim ve edebiyat siyaseti de bu merkezlerde yoğunlaşmıştır. Dönemin en önemli dergi ve gazeteleri bu edebiyatçılarla ilgili basılıp dağıtılıyordu. Tarih boyunca siyasi iktidar, kendi amaçlarına hizmet etmek, rejimlerini korumak ve toplumsal hegemonyalarını sağlamlaştırmak için örgütlü aydınlara ihtiyaç duymuştur. Yüzyıllardır enformasyonu tekelleştiren aydınlar, kültürel sermayelerini çoğu zaman kendi sınıfsal amaçları için kullanarak, bazen siyasi iktidarla çatışan, bazen de uzlaşmaya varan ideolojiler üretmişlerdir. Bu çatışma ve uzlaşma ekseninde, aydının idari yapıya karşı tutumu, yönetici sınıfın statükoyu koruma çabası, yerel ve evrensel sorunlar, iktidarla ilişkisi tanımlanmaktadır. Bu bakımdan aydınların her toplumdaki konumu ve rolü farklıdır. Aslında Batı toplumlarında muhalif kimliği ve iktidar eleştirisi ile öne çıkan entelektüelin işlevi, Batı dışı toplumlarda iktidarın yönetsel işlevlerini yerine getirmek ve bilgisiyle iktidarı meşrulaştırmaktır. Klasik Osmanlı İmparatorluğu'nda iktidarın (devletin) "koruma", Tanzimat döneminde ise "kurtarma" (diriliş) döneminde Türk aydınlarının, tarihsel, toplumsal ve sınıfsal kategorilerdeki entelektüellerin işlevleri söz konusudur. Bu çalışmada ele alınan Türk ve Rus aydınların kısaca bilgileri verilmiştir.