Abstract
Lee McIntyre Hakikat-Sonrası (Post-Truth, 2018) adlı kitabında, hakikat-sonrası (post-truth) kavramını pazarlama ve televizyon dünyalarındaki tarihsel kökenlerine ve davranışsal psikolojideki kaynaklara dayanarak düşünsel bir kökene bağlar. McIntyre, bu kavramın yalnızca epistemolojik bir sorun olduğunu öne sürer. Bu makalede; ilk olarak hakikat-sonrası kavramı ile hakikatin bağdaşım kuramı arasında benzerlikler belirtilerek ortaya çıkan ortak epistemolojik sorunlar incelenecektir. Daha sonra, kişiselleştirme teknolojileri ve bunların istenmeyen sonuçları olan yankı odası, filtreleme baloncuğu ve siber-balkanlaştırma ile Althusser’in devletin ideolojik aygıtları arasında bir koşutluk kurularak McIntyre’ın yaklaşımı sorunsallaştırılacaktır. Dahası, söz konusu teknolojiler bireyleri birer üretici-tüketiciye (prosumer) dönüştürdüğü için hakikat-sonrası kavramının hem teorik hem de pratik felsefenin alanına girmesiyle aslında ideoloji kavramına karşılık gelen bir yeniyapımdan (neologism) fazlası olmadığı ileri sürülecektir.