Abstract
Yedi harfin mahiyetiyle ilgili tartışmalar sahâbe döneminden itibaren devam etmektedir. Konuyla ilgili müstakil çalışmalar başta olmak üzere pek çok eser kaleme alınsa da yedi harfle ilgili gündeme gelen bütün farklılıkları kuşatacak şekilde bir teori ortaya koymak pek kolay değildir. Zira bugüne kadar ortaya atılan teorilerin hiçbiri yedi harf meselesini tamamıyla kuşatamamıştır. Kanaatimizce bunun temel nedeni sahâbe dönemindeki vahiy algısının zamanla teşekkül eden vahiy algısından farklı olmasıdır. Nitekim yedi harfle ilgili hadisler incelendiğinde eşanlamlı kelimelerin birbiri yerine rahatlıkla kullanıldığı ve anlamı tersyüz etmedikçe zaman zaman cümlelerin dahi farklı okunabildiği, ayet sonlarındaki ifadelerin farklı şekilde yer alabildiği görülür. Özellikle sahâbîlerin mushafları mukayese edildiğinde bunu görmek mümkündür. Ancak zamanla gelişen vahiy anlayışında onun hem lafız hem de mana olduğu ve bir kırâatin ancak Osman Mushafı’na uygun olmasıyla sahih kabul edileceği genel kabul gördüğünden bu tarz kırâatler şaz kabul edilmiş ve pek dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla sahâbe döneminde dile getirilen yedi harf meselesinin sonradan yerleşmiş usuller bağlamında sağlam bir zemine oturtulması zor gözükmektedir ve bundan ötürü sağlıklı bir teori ortaya koymak pek kolay değildir. Fakat bu çalışmada yedi harfin lafızdan ziyade manayla ilgili bir kavram olduğunu iddia ederek daha tutarlı bir tez ortaya koymaya çalışacağız.