We are in a time of rapid change on multiple levels. Change can be seen as positive by one group and negative by another. As a result, different perspectives on any given change can draw completely different conclusions. In these proceedings we want to address different approaches to change from all kinds of perspectives within the realm of citizen science and participatory research. We discuss both active, transformative change, and the observation of change monitored by citizen science in all kinds (...) of disciplines. We highlight the potential of citizen science to be a change maker in research and society, and as a tool to manage the change happening around us. The proceedings "Change - The transformative power of citizen science" showcase a selection of topics that have been presented and discussed at the ECSA/ACSC 2024 double conference in Vienna and highlight the transformative power, citizen science can have. (shrink)

Review of Newton and the Origin of Civilization, by Jed Z. Buchwald and Mordechai Feingold.Princeton, NJ: Princeton University Press, 2013. Pp. 544, index. $49.50.

For many years, the involvement of Jesuits in the development of science has stimulated curiosity and wonder. Is it true that the Society of Jesus was a serious impediment to the natural development of the scientific revolution during the sixteenth and seventeenth centuries?

Amaç: Kanserle yaşayan bireylerin (KYB) bakımında, resmiyette görünür olmayan ve çoğunlukla herhangi bir profesyonel donanıma sahip olmayan, ama sürecin başından sonuna, hasta bireye eşlik eden bakım verenler kritik öneme sahiptir. Baş etmesi zor bir hastalık olan kanserle mücadele eden bireylerin bakımında, bakım verenler fiziksel, zihinsel ve sosyal birtakım zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu araştırma, KYB’lere bakım veren, yakınlarının karşılaştıkları zorlukları gündeme getirmeyi ve ihtimam etiği perspektifinden, bakım verenlerin bakımına yönelik öneriler sunmayı amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Bu araştırma tanımlayıcı ve kesitsel olup araştırmanın (...) evreni Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi (MÜPEAH) Onkoloji kliniğinde takip edilen, 15 Mart-5 Nisan tarihleri arasında kemoterapi ünitesine ve servis hizmetlerine başvuran KYB’lerin bakım veren yakınlarıdır. KYB’lere bakım verenlerin umutsuzluk derecelerini tespit etmek ve bunu etkileyen faktörleri ölçmek için, veri toplama aracı olarak; sosyodemografik sorular, bakım alan bireyin hastalık derecesine yönelik sorular ve Beck Umutsuzluk Ölçeği sorularından oluşan bir anket elden dağıtılmıştır. Anket bakım verene yönelik sosyodemografik sorular 8, KYB’nin hastalığının durumu ile ilgili sorular 7, Beck Umutsuzluk Ölçeği 20 olmak üzere 35 sorudan oluşmaktadır ve yaklaşık 10 dakikada tamamlanmaktadır. Elde edilen veriler önce Microsoft Excel aracılığıyla dijitalleştirilmiş, ardından IBM SPSS 27.0.1 sürümüyle analiz edilmiştir. Verilerin analizinde Ki-kare, Fisher’s Exact testi ve Pearson Korelasyon analizi kullanılmış, istatistiksel anlamlılık değeri için p<0.05 kabul edilmiştir. Bulgular: Ankete katılan 151 bakım verenin 83’ü (%55,3) kadın, 67’si (%44,7) erkektir. Katılımcıların yaş ortalaması 40,09’dur. Bakım verenlerin %41,1’i umutsuzluk düzeyi ölçeğinde “minimal ya da yok”, %39,7'si "hafif düzeyde", %13.2'si orta düzeyde ve %6’sı “aşırı düzeyde” skorunu almıştır. KYB’lere bakım verenlerin demografik özellikleri ile umutsuzluk düzeyi arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bakım verenlerin yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, gelir durumu ve bakım verme süresi ile umutsuzluk skorları arasında anlamlı bir ilişki bulunmazken, eğitim seviyesi ile umutsuzluk skorları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. (p=0,019). Sonuç: Bakım verenlerin, umutsuzluk düzeyleri göz önüne alındığında, önemli psikolojik yükler taşıdığına ve bu yükün, özellikle bakım verenin eğitim seviyesi ile hastanın sağlık durumu arasında belirgin ilişkiler gösterdiğine ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında, sosyodemografik özelliklerin bakım verenleri önemli ölçüde etkilediği görülmüştür. Bakım verenlerin duygusal yükleri, bakım alıcılarla olan ilişkileri ve bu sürecin hem bireysel hem toplumsal düzeyde getirdiği zorluklar ve sorumluluklar, ihtimam etiği kapsamında ele alınmıştır. Araştırma neticesinde bakım verenlerin karşılaştığı zorluklar ve ihtiyaçlarının daha geniş bir toplumsal ve etik perspektiften ele alınmasının gerekliliği ortaya konmuştur. Bakım verenlerin bakımına yönelik öneriler, duygusal destek; teorik eğitim ve bilgilendirme desteği; pratik ve uygulamalı destek; kaynak erişimi ve tahsisi; tanıma ve doğrulama başlıkları altında sunulmuştur. (shrink)

In April 1961, Yuri Gagarin became the first human being to journey beyond Earth’s atmosphere and enter outer space. This achievement cemented the status of the Soviet Union as a global superpower and intensified its race with the United States to be the first nation to put a person on the Moon. However, what many people are far less aware of is that a proto-transhumanist and quasi-religious movement in the nineteenth century laid the philosophical foundations for the Space Race. At (...) the same time, the writings of its main proponents continue to inspire beliefs at the confluence of religion, space exploration and spirituality. This movement was called Cosmism and was spearheaded by an unusual character named Nikolai Fyodorov, a librarian from Moscow whose idiosyncrasies became just as notorious as his radical beliefs about humanity colonising the Milky Way and using science to resurrect the dead. Fyodorov’s Common Task set out a grand plan for humanity’s future, one in which Homo sapiens would become a spacefaring species and construct a utopian civilisation among the stars. In 1953, Israeli political theorist Mordechai Nessyahu founded Cosmodeism which advocated a similar endeavour of human expansion into the extraterrestrial world but focused its beliefs around the prophecy that spaceflight will see humans eventually become gods in a presently godless cosmos. However, new developments have begun to take place in space religion in the twenty-first century with the youngest religion having been founded only a decade ago in 2013 whose followers are known as Astronists. Astronism repackages human space expansion as a sacred endeavour called transcension, the object of which is to see humanity escape the cosmos entirely and thus relieve itself of all limitations. Studying the interplay between these three space religions will demonstrate how they have contributed to art and film, astronautics and spaceflight, philosophy and literature. (shrink)

Much scholarship has claimed the physics of Emilie du Châtelet’s treatise, Institutions de physique, is Newtonian. I argue against that idea. To do so, I distinguish three strands of meaning for the category ‘Newtonian science,’ and I examine her book against them. I conclude that her physics is not Newtonian in any useful or informative sense. To capture what is specific about it, we need better interpretive categories.