Malatya, Türkiye: Ispec (
2019)
Copy
BIBTEX
Abstract
Geçmişte Tanrı’nın varlığı, ispatı ve yorumu çerçevesinde bazı düşünürler kutsal kitapları, bir kısmı felsefi argümanları, diğer düşünürler ise mistik tecrübeyi merkeze alarak meseleyi tartışmışlardır. Tanrı’nın varlığı ile ilgili meseleyi ‘mistik tecrübe’ etrafında tartışan düşünürlerden biri Mevlana’dır (ö.1273). Onun mistik tecrübesi yani aşk tecrübesi Tanrı’nın varlığına ulaşmadaki tek yoldur. O aşk tecrübesini, gençliğinde babasından ve çevresinden aldığı tasavvufi bilgi anlayışı bağlamında yorumlar. Bu tasavvufi bilgi ve dünya görüşü, duyuların ve aklın yetersizliğine vurgu yapan ve keşf/ilham gibi duygusal sezgiyi ön plana çıkaran bir geleneğin devamı olarak öne sürülmüştür. Tanrı’nın varlığı ona göre rasyonel bir ispat veya bilimsel bir deney konusu olamaz. Tanrı, içsel bir tecrübe ile insanın benliğinde hissettiği bir şeydir. Bu içsel tecrübe yaşantısı yani aşk, beş şekilde insanın hayatında ortaya çıkar. Aşk/nur delili şeklinde, yani bizzat aşk duygusunun bir insanda var olması Tanrı’nın varlığını ispatlar. İkincisi, kendisinde aşk olan bir aşık, tabiata bakınca (temaşa) tabiatta da Aşk’ı (Tanrı) görür. Aşk, bir çiçeğin güzelliğinde, kuşların ötüşünde ortaya çıkar. Üçüncüsü, insanın kendisi ve kendi benliği de Tanrı’nın varlığına delildir (Kendini bilen Rabbini bilir). Dördüncüsü bazı yönleriyle peygambervari niteliklere sahipmiş gibi anlattığı veriler de Tanrı’nın varlığını delillendiren somut örneklerdir. Son olarak ise Mevlana, Aşk ve aşk tecrübesinin varlığına delil olarak Kur’an’da geçen mucizeleri gösterir. Peygamberin vahyini Kur’an’daki mucizeler doğruluyorsa, kendi aşk/gönül vahyini doğrulayan şey de kerametleridir. Mevlana delilleri tamamen mistik düzlemde açıklasa bile zaman zaman rasyonel delilleri kullanmaktan çekinmemiştir. O rasyonel delilin içeriğini kabul eder ve delilin ana temasını beyitlerinde kısa kısa anlatır. Bu yolu kullanmasının nedeni daha işlevsel olması ve hitabını genelde halka yapmasındadır. Fakat rasyonel delilleri ikincil deliller olarak ele alır ve hudus, imkan, ilk hareket, ekmel varlık ve gaye-nizam delillerini aşk tecrübesine göre yeniden yorumlar. Bunu nasıl yaptığı, eserlerinden yola çıkarak gösterilecektir. Mevlana mistik bir düşünür olarak Tanrı’nın varlığı meselesine duyguyla yaklaşmış, O’nun varlığını duygusal bir tecrübe konusu olarak görmüştür. Böyle bir duygusal yoğunluk (aşk) ve duygusal tecrübe insanın Tanrı’nın varlığını ispat etmesine yetmektedir. Rasyonel deliler, aşkı duygusu ve mistik tecrübe yanında önemini yitirmektedir.