Abstract
Jacques Rancière, Dissensus: Politika ve Estetik Üzerine adlı kitabında uzlaşımı (consensus) şiar edinen post-demokratik devletin, bireyin toplumun bir parçası olarak tanımladığını belirterek politikanın Platon’un Devlet diyaloğunda sunduğu polis’e indirgendiğini öne sürmektedir. Çözüm olarak politikanın, birey (tikel) ile toplum (tümel) arasındaki uyuşmazlığın (dissensus) teşhir edilmesi olarak yeniden düşünülmesini öneren Rancière, Platon’un bir tür an-arşi olarak gördüğü demokrasinin politikayı olanaklı kılması sayesinde aslında ‘daha iyi bir yaşamı’ (eu zen) vaat ettiğini öne sürer. Böylece, post-demokraside öznelliği uzlaşıma dayanan bir söylemde karışan bireyin sesi, politika aracılığı ile yeniden duyulabilir ki Rancière buna duyulurun dağılımı (distribution of sensible) adını verir. Bu makalede, filozofun politika düşüncesinde, polis ile politika kavramları arasındaki ayrım tartışılacak ve bu minvalde, kendisinin uyuşmazlık kavramı çözümlenecektir. Son olarak, Rancière’in siyaset ile estetik arasında aísthêsis (duyumsama) kavramı üzerinden kurduğu bağlantı, kendisinin ‘estetik sanat rejimi’ terimi ile demokrasi yorumu arasında kurulacak benzerlikler üzerinden açıklanacaktır. Sonuçta, post-demokratik bir devlette yalnızca birer tüketici olarak tanımlanan bireye Rancière’in düşüncesinin sağlayabileceği alternatiferden biri örneklenmiş olacaktır.