Abstract
Bu makalede Takiyettin Mengüşoğlu’na göre din ile felsefe arasındaki ilişki incelenecektir. Öncelikle Mengüşoğlu’nun felsefe ve özelde de felsef antropoloji anlayışı ve ardından da din anlayışı açıklanacaktır. Bunu takiben, Mengüşoğlu’nun Kantçı bir yaklaşımla felsefeyi dinden ayırıp her ikisine de mutlak bir otonomluk vererek bağlantısız kılması Hegel’in din ve felsefe anlayışı temelinde eleştiriye tabi tutulacaktır. Buna göre makalenin ana sorusu şudur: Eğer din, bir yandan felsef antropolojinin ve felsefenin önemli bir problemi olup, inanma fenomeni olması bakımından da insanın bir varlık koşuluysa, diğer yandan sorulara verdiği yanıtların insanın yapıp-etmelerine etkide bulunmaması nasıl mümkün olabilir? Başka bir deyişle, umutsuz yaşaması olanaksız olan insanın, “Ne umabiliriz?” sorusuna cevap veren dini, gerçek dünyaya ve insan işlerine etkisiz ve ayrı bir alanda bırakabilmesi olanaklı mıdır? Bu sorulara cevap olarak Mengüşoğlu’nun metinlerine dayanarak din ile felsefe ilişkisinin onun iddia ettiği gibi birbirlerine nüfus etmeyen bağımsız alanlar olamayacakları savunulacaktır. Bu savunmayı yaparken din-felsefe ilişkisi Hegelci bağlamda yeniden kurulacaktır.