Environmental philosophy – broadly conceived as using philosophical tools to develop ideas related to environmental issues – is conducted and practised in highly diverse ways in different contexts and traditions in Asia. ‘Asian environmental philosophy’ can be understood to include Asian traditions of thought as well as grassroots perspectives on environmental issues in Asia. Environmental issues have sensitive political facets tied to who has the legitimacy to decide about how natural resources are used. Because of this, the works, practices, and (...) researchers in Asian environmental philosophy are exposed to being (mis)used by diverse stakeholders and actors to support political ends not related to environmental sustainability. Two processes are at play at the nexus of the construction of identities in relation to conceptualisations of nature: eco-orientalism and ecological nationalisms. This paper analyzes and exemplifies these dynamics through a conceptual framework that distinguishes ideological and socio-technical explanations of environmental degradation. Finally, to minimise the risks of political misuse, five pathways are presented to carefully help curate environmental, philosophical statements: contextualise, quantify uncertainty and ‘uniqueness’, downscale, confront claims with local realities and literature, and collaborate with researchers from other disciplines. Conjointly, these pathways aim at favouring intercultural collaboration while valuing diversity, thus supporting the development and exchanges in environmental philosophy in Asia and beyond. (shrink)

Eli Feiring has developed a concept of forward-looking responsibility in healthcare. On this account, what matters morally in the allocation of scarce healthcare resources is not people's past behaviours but rather their commitment to take on lifestyles that will increase the benefit acquired from received treatment. According to Feiring, this is to be preferred over the backward-looking concept of responsibility often associated with luck egalitarianism. The article critically scrutinises Feiring's position. It begins by spelling out the wider (...) implications of Feiring's view. Against this background, it shows that (i) Feiring's distinction between backward-looking and forward-looking responsibility is incompatible with the Scanlonian notion of responsibility she apparently endorses; (ii) her favoured forward-looking notion of responsibility is subject to the objections levelled against the luck egalitarian view (whatever the strength of such objections). (shrink)

Paunang Salita Ang kasalukuyang aklat ay produkto ng masigasig na pagsusumikap ng mga mag-aaral ng BA Kasaysayan sa Politeknikong Unibersidad ng Pilipinas, Sta. Mesa sa ilalim ng klase na Historiograpiya ni Dr. Zeus A. Salazar. Tinatangka nitong maitala para sa salinlahi ang mga kaganapan sa kanilang suplemental na klase tuwing Martes sa Bahay Escaler, ang tahanan ng kanilang Guro. -/- Magkagayumpaman, hindi ito talaga maitatangi sa mahabang kasaysayan ng pagtuturo ni Salazar. Ang pagkakatitikan/pagpapakatitikan higit sa lahat ay isa nang signature (...) style sa pagtuturo ni Salazar mula pa noong dekada 1970. Mababanggit din ang kinagawian niyang pagdaragdag ng oras labas sa opisyal na oras ng klase upang magpalalim ng mga paksang inaral sa loob nito, kung hindi man sa mga kapihang matatagpuan sa kaligiran ng U.P. Campus kung saan siya nagturo nang may 40 taon, at sa Bahay Gomburza mismo, ang dating tahanan ni Salazar. (shrink)

Amaç: Kanserle yaşayan bireylerin (KYB) bakımında, resmiyette görünür olmayan ve çoğunlukla herhangi bir profesyonel donanıma sahip olmayan, ama sürecin başından sonuna, hasta bireye eşlik eden bakım verenler kritik öneme sahiptir. Baş etmesi zor bir hastalık olan kanserle mücadele eden bireylerin bakımında, bakım verenler fiziksel, zihinsel ve sosyal birtakım zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu araştırma, KYB’lere bakım veren, yakınlarının karşılaştıkları zorlukları gündeme getirmeyi ve ihtimam etiği perspektifinden, bakım verenlerin bakımına yönelik öneriler sunmayı amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Bu araştırma tanımlayıcı ve kesitsel olup araştırmanın (...) evreni Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi (MÜPEAH) Onkoloji kliniğinde takip edilen, 15 Mart-5 Nisan tarihleri arasında kemoterapi ünitesine ve servis hizmetlerine başvuran KYB’lerin bakım veren yakınlarıdır. KYB’lere bakım verenlerin umutsuzluk derecelerini tespit etmek ve bunu etkileyen faktörleri ölçmek için, veri toplama aracı olarak; sosyodemografik sorular, bakım alan bireyin hastalık derecesine yönelik sorular ve Beck Umutsuzluk Ölçeği sorularından oluşan bir anket elden dağıtılmıştır. Anket bakım verene yönelik sosyodemografik sorular 8, KYB’nin hastalığının durumu ile ilgili sorular 7, Beck Umutsuzluk Ölçeği 20 olmak üzere 35 sorudan oluşmaktadır ve yaklaşık 10 dakikada tamamlanmaktadır. Elde edilen veriler önce Microsoft Excel aracılığıyla dijitalleştirilmiş, ardından IBM SPSS 27.0.1 sürümüyle analiz edilmiştir. Verilerin analizinde Ki-kare, Fisher’s Exact testi ve Pearson Korelasyon analizi kullanılmış, istatistiksel anlamlılık değeri için p<0.05 kabul edilmiştir. Bulgular: Ankete katılan 151 bakım verenin 83’ü (%55,3) kadın, 67’si (%44,7) erkektir. Katılımcıların yaş ortalaması 40,09’dur. Bakım verenlerin %41,1’i umutsuzluk düzeyi ölçeğinde “minimal ya da yok”, %39,7'si "hafif düzeyde", %13.2'si orta düzeyde ve %6’sı “aşırı düzeyde” skorunu almıştır. KYB’lere bakım verenlerin demografik özellikleri ile umutsuzluk düzeyi arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bakım verenlerin yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, gelir durumu ve bakım verme süresi ile umutsuzluk skorları arasında anlamlı bir ilişki bulunmazken, eğitim seviyesi ile umutsuzluk skorları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. (p=0,019). Sonuç: Bakım verenlerin, umutsuzluk düzeyleri göz önüne alındığında, önemli psikolojik yükler taşıdığına ve bu yükün, özellikle bakım verenin eğitim seviyesi ile hastanın sağlık durumu arasında belirgin ilişkiler gösterdiğine ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında, sosyodemografik özelliklerin bakım verenleri önemli ölçüde etkilediği görülmüştür. Bakım verenlerin duygusal yükleri, bakım alıcılarla olan ilişkileri ve bu sürecin hem bireysel hem toplumsal düzeyde getirdiği zorluklar ve sorumluluklar, ihtimam etiği kapsamında ele alınmıştır. Araştırma neticesinde bakım verenlerin karşılaştığı zorluklar ve ihtiyaçlarının daha geniş bir toplumsal ve etik perspektiften ele alınmasının gerekliliği ortaya konmuştur. Bakım verenlerin bakımına yönelik öneriler, duygusal destek; teorik eğitim ve bilgilendirme desteği; pratik ve uygulamalı destek; kaynak erişimi ve tahsisi; tanıma ve doğrulama başlıkları altında sunulmuştur. (shrink)

● Un emplazamiento cualquiera (v. gr. sol en Tauro; Marte en Capricornio; Mercurio en la tercera casa) es necesariamente común a decenas de miles de personas. Saturno hospedado en la novena casa, por ejemplo, no se comportará de la misma manera o no producirá los mismos efectos en las veinte o cien cartas en que allí lo encontremos, sino en concordancia con el resto de la composición astrográfica (como hospedarnos en el mismo hotel en diferentes épocas o diferentes personas (...) haber contraído la misma enfermedad; nuestra estadía será diferente cada vez, según la época, y no todos los enfermos presentarán los mismos síntomas, según su metabolismo; por no mencionar que cada astrografía, como cada código o secuencia genética, es irrepetible). Ciertamente, “ningún planeta puede, por sí solo, producir lo que solamente la acción mancomunada o conjunta de todos puede” (BUSTAMANTE, 2023, revista SPICA, págs. 93-111). He aquí la naturaleza o condición sinérgica del ejercicio interpretativo (i.e., el todo es poco más que la suma de todas sus partes). ● El componente fundamental de la expresión matemática del ejercicio interpretativo lo constituye la triangulación astrológica, denominación funcional de lo que conocemos como síntesis (WEISS, 1946; LEO, 1983; HAND, 1981). ● Con el fin de demostrar su utilidad, así como la conveniencia de su expresión matemática, hemos escogido dos individuos (JEFFREY DAHMER, STEVEN SPIELBERG) cuyas astrografías no explican, según la comunidad, sus vidas. El resto de las astrografías corresponden a las de los asesinos en serie JOHN WAYNE GACY, DAVID CARPENTER y TED BUNDY. ● A través de notaciones algebraicas, explicamos la síntesis y los valores funcionales que la componen. ● Tomamos la luna y Neptuno como planetas relevantes a propósito del diagnóstico o el estudio de asuntos endocrinos o neurohormonales y a Marte, Plutón y Saturno como planetas relevantes a los fines de inferir violencia o comportamiento siniestro, según el caso, y las cuadraturas u oposiciones —y conjunciones— entre Venus y la luna, la luna y Neptuno o entre el sol o Venus y Neptuno o Urano como indicadores de desórdenes neurohormonales y/o de desviación sexual (definición APA) . ● Consideramos las cuadraturas u oposiciones —y conjunciones— entre: Mercurio o la luna y Saturno, o entre Marte o la luna y Saturno, Urano, Neptuno y/o Plutón como poderosos indicios de violencia o de desequilibrio, según el caso. ● También hemos considerado a Sagitario como un signo tan expansivo y abundante como su regente, Júpiter, según la mejor de sus caracterizaciones (o excepcionalmente raudo y salvaje, según otras), y a la quinta región de un mapa natal como una estrechamente relacionada con la fortuna en sentido amplio (material e inmaterial). ● Debido a que defendemos la idea según la cual los orbes deben predicarse del planeta (tamaño, velocidad), no del aspecto, a los gigantes gaseosos (Júpiter, Saturno, Urano y Neptuno) y al sol les hemos concedido hasta 10º de orbe (o 12º, en el caso de la influencia amplia ). ● Entendemos las relaciones aspectuales como relaciones angulares sostenidas entre dos o más cuerpos celestes emplazados en signos con al menos una propiedad en común (según nuestra teoría molecular de la eclíptica, compatible con la teoría óptica de los aspectos de la tradición helenística). (shrink)

Gerontologia kreatywna - dział gerontologii społecznej postulowany przez Anitȩ Stefańsk¸a} i Martȩ Szabelsk¸a}-Holeksȩ. Docelowo subdyscyplina ta ma zajmować siȩ problematyk¸a} twórczości i kreatywności osób starszych. Gerontologia kreatywna jest przede wszystkim zwi¸a}zana z psychologi¸a} twórczości, a szczególnie z akmeologi¸a} kreatywn¸a}, czyli psychologi¸a} osobowości twórczej człowieka. Gerontologia kreatywna z jednej strony korzysta z wiedzy pochodz¸a}cej z geriatrii, gerontopsychologii, gerontologii eksperymentalnej, gerontosocjologii i geragogiki. Z drugiej strony zaś podstawy gerontologii kreatywnej osadzone s¸a w działach akmeologii kreatywnej, w szczególności w: historii akmeologii kreatywnej, akmeologii (...) kreatywnej działalności zawodowej, akmeologii kreatywnej osobowości, eksperymentalnej akmeologii kreatywnej oraz stosowanej akmeologii kreatywnej. Konceptualizacja teorii gerontologii kreatywnej jest prób¸a zastosowania teorii istniej¸acych już na gruncie psychologii i gerontologii. Gerontologia kreatywna jako nauka multidyscyplinarna ma także korzystać z dorobku socjologii, filozofii, medycyny, biologii, ekonomii, demografii, antropologii społecznej i kultury, pedagogiki społecznej, kultur i twórczości oraz nauk o kulturze i sztuce. ** Creative gerontology - department of social gerontology postulated by Anita Stefańska and Marta Szabelska-Holeksa. Ultimately, this sub-discipline is to deal with the issues of creativity and creativity of older people. Creative gerontology is primarily associated with the psychology of creativity, and especially with creative acmeology, or the psychology of the creative personality of a human being. On the one hand, creative gerontology uses knowledge derived from geriatrics, gerontopsychology, experimental gerontology, gerontosociology and geragogy. On the other hand, the foundations of creative gerontology are embedded in the sections of creative acmeology, in particular in the history of creative acmeology, creative occupational acmeology, creative personality acmeology, experimental creative acmeology and applied creative acmeology. Conceptualization of the theory of creative gerontology is an attempt to apply theories already existing on the basis of psychology and gerontology. Creative gerontology as a multidisciplinary science is also to use the achievements of sociology, philosophy, medicine, biology, economics, demography, social anthropology and culture, social pedagogy, cultures and creativity as well as the sciences of culture and art. (shrink)

Sẽ có nhiều góc nhìn về định hình chiến lược thời kỳ sau khi Việt Nam vào WTO. Bài viết dưới đây của ông Đặng Lê Nguyên Vũ (Chủ tịch tập đoàn Trung Nguyên, G7 Mart) và ông Vương Quân Hoàng (Nghiên cứu viên cao cấp, Trung tâm Emile Bernheim, Đại học Tổng hợp Brussels) là một ví dụ, mặc dù có thể có nhiều người không đồng tình lắm về xu hướng nhấn mạnh thương mại hơn sản xuất.

Konjenital hipotiroidi, yenidoğan döneminde uzamış sarılığın önde gelen nedenlerinden biridir ve önlenebilir zeka geriliğinin en sık nedenidir. Bu kesitsel çalışmada Eylül 80-Mart 2005 tarihleri arasında Gaziantep Çocuk Hastanesi'ne başvuran uzamış sarılığı olan 2006 ayaktan hastada konjenital hipotiroidi sıklığı araştırıldı. Plazma total bilirubin düzeyi 5 mg/dL'nin üzerinde olan hastalar çalışmaya dahil edildi (12.3±4.6 mg/dL), direkt hiperbilirubinemisi olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Hastalar 15-45 gün arasındaydı. Konjenital hipotiroidi tanı kriterleri serum TSH düzeyi 20 mU/L'nin üzerinde idi. Konjenital hipotiroidi tanısı uzamış sarılığı olan (...) 3 hastanın 4'inde (%5.6) konuldu. TSH düzeyi dört hastada 3 mU/L'nin, bir hastada ise 80 mU/L'nin üzerindeydi. Verilerimiz, konjenital hipotiroidizmin uzamış sarılığı olan yenidoğanların önemli bir bölümünü oluşturduğuna işaret etmektedir. (shrink)

Raymond Carver's stories have received many labels: minimalism, K-mart fiction, low-rent tragedy, neo-realism. Paring language, plot, and characterization to the bone, Carver concentrates his stories on instances of judgment and choice. These climactic moments affect not only the characters, but also the reader, who is called to fill the gaps in the text. The gaps generally show the unrelatedness of the characters' responses to the situations in which they find themselves. Relying on formulae, concepts, and rules taken for granted as (...) common knowledge, Carver's characters make choices and judgments which reveal the displacement of their consciousness of themselves and of the world. In trying to fill the gaps, the reader finds himself/herself in the same stance of making judgments and choices, and of looking at his/her own displacement. This predicament is more poignantly conveyed in the early stories, collected in Will You Please Be Quiet, Please?, Furious Seasons, and What We Talk About When We Talk About Love, since Carver writes about people "on the other side of the tracks," that is, on the edges of the sites of power and decisions. Bartenders, wage workers, and salespeople, Carver's characters in these early stories see their lives always threatened by joblessness, bankruptcy, and homelessness. In the later stories, collected in Cathedral and Where I'm Calling From, Carver explores possibilities in conversation, storytelling, and rituals that celebrate the here and now of each occasion and allow the merging of voices and feelings that places the individual's consciousness in the world. (shrink)

Bu yazıda Sayıl Cengiz Gündoğdu'nun geliştirdiği roman inceleme yöntemiyle İrfan Yalçın'ın "Pansiyon Huzur" adlı romanı incelenmektedir.